10 Seçilmiş Sürdürülebilir Otel Örneği
ORTAK YAŞAMIN MÜKEMMEL BİR GÖSTERGESİ, TREE SNAKE HOUSES
Pedras Salgadas Park projesinin yanı sıra ağaç ev fantazisini yeniden
yaratacak bir obje tasarlama fikrini ortaya atan mimarlar Luís Rebelo de
Andrade and Tiago Rebelo de Andrade, modüler sistem şirketi ile
birlikte Tree Snake Houses projesini hayata geçirmiş. Projenin ana
fikri; dikeylikten ve modüler yapı ile ilişkili önceden belirlenmiş
kavramlardan uzakta bir nesneye ulaşmak.. Kayrak taşı ve ahşap ile parkın karakteristik tasarımıyla bütünleşen bu
ağaç evler, ağaçlar arasında süzülen bir yılan izlenimi uyandırarak
vahşi bir hayvan gibi aniden önünüze çıkabilir. Snake Houses’da
kullanılan doğal malzemelerin doğru entegrasyonu asırlık parka
görünmezliği bahşederken; ev ile park arasındaki uyum, ortak yaşamın
mükemmel bir göstergesi olarak içinizde bir anlık da olsa doğaya
bağlılık duygusu yaşatıyor...
OTEL KAVRAMINI TERSİNE ÇEVİREN BİR KONSEPT
Otel Droog, tasarım stüdyosu Droog tarafından Amsterdam’da yapılan yeni
bir otel ve konukseverlik kavramını yeniden sorguluyor. Misafirperver
duvarları içerisinde Amsterdam ziyaretçilerine yeni deneyimler
kazandırmayı hedefleyen Hotel Droog, 17. yüzyıldan kalma bir binanın
kalbinde 700 m2’lik yeni bir kültür evi...
“Otel kavramını tersine çeviren bir konsept” olarak tanımlıyor oteli
Droog Design. Hotel Droog, seyahat edenlerin dinlenmek için konaklama
durağı olarak tasarlanmış olsa da sunduğu pek çok aktiviteyle bu kavramı
tersine çeviriyor. Otelin küratörlüğünde insanlar kenti
deneyimleyebiliyor, kültürel deneyimlerini paylaşabiliyorlar.
Droog küratörleri veya davetli küratörler tarafından hazırlanan moda,
sanat ve tasarım sergileri ile özel atölye çalışmaları otelin 160 m2’lik
galerisinde gerçekleştiriliyor. Böylece misafirlerine farklı deneyimler
de yaşatan Hotel Droog, Masal Bahçe’sinde de huzur ve keyif dolu bir
dinlence sunuyor konuklarına...
Fransız Tasarımcılar Claude Pasquer ve Corinne Détroyat tarafından
tasarlanan Masal Bahçe, bahçe içinde geliştirilen bir eko sistem ve
biyolojik çeşitliliğin bir sığınak gibi avluya dönüşmüş hali...
ALENTEJO’NUN ORTAÇAĞ KÖYLERİNDEN ESİNLENİLEN OTEL
Portekizli Mimar José Carlos Cruz; dünyanın ilk mantar kaplı otelini,
Portekiz’in Alentejo bölgesinde inşa ettiğini iddia ediyor. Zeytin ve
mantar ağaçları arasında yer alan bölgede inşa edilen ve iç mimari
tasarımı da Jose Carlos Cruz ve tasarım ekibine ait olan Ecork Otel’in
ana binasının duvarları mantar kaplı.
Tasarım ekibinin mantar tercih etmesinin sebebinin; “mantarın hem
yüksek yalıtım özelliği taşıması hem de kolay ulaşılır olması” olduğunu
açıklayan José Carlos Cruz, otelin genel tasarımında Alentejo’nun
ortaçağ köylerinden esinlenmiş.
Ecork Otel, adeta bir kale gibi konumlandırılan ana binası ve etrafına
dizilmiş beyaz evleriyle yalın bir tasarıma sahip. Otelin dışa bakan
küçük açıklıklarla kaplı binalarında ise Portekiz ve Arap mimarisinden
esinlenilmiş. Bütün hizmet birimlerinin bir binada toplandığı tasarımda
bungalovlar, ana binanın çevresine yerleştirilerek binaların ortasında
büyük bir avlu oluşturulmuş. Binaların ortasında oluşturulan bu büyük
avlu ve binaların dizilişi sayesinde oluşan rüzgar ve hava sirkülasyonu
ile enerji tasarrufu sağlanan otelin mantar kaplaması ise ısıya karşı
koruma sağlıyor.
Tasarımcı; konukların Alentejo Manzarası’nın tamamını görebilmeleri
için açık havuzu ve barı binanın çatısına konumlandırmış. Suit odalardan
oluşan 56 Bungalovu ile Ecork, SPA, sağlık kulübü, spor salonu,
restoranı, barı, konferans salonları ve açık havuzu olan çevre dostu bir
otel…
MORFOJENİK ALANLARIN OLUŞTURULDUĞU OTEL...
Ecohotel “Friend House”, Dnepropertrovsk’e 30 km uzaklıktaki Orel Nehri
kıyısında konumlanmış. Ormanlık bölgede tatil beldesi olarak ayrılan 3
hektarlık arsa üzerine konumlandırılan otel tek katlı binalar grubudan
oluşuyor ve etrafı yaban hayat ile çevrili...
Orel Nehri kıyısında yaban hayat ile içiçe olan bu arazide Mimar,
tasarıma başlamadan önce detaylı bir ekolojik araştırma yapmış. Bölgenin
ekolojisiyle bütünleşen malzemelerin tercih edildiği bu tek katlı
binaların iskeleti ağaç ve doğal taştan, yapısal kirişlerin bazıları ise
ağaçların kendileri... Kil ve kamıştan yapılan binalara perfore
edilerek açılan penceler ile saz kaplı çatılar sayesinde hem izolasyon
sorunu çözülmüş hem de doğal ışığın girmesine izin verilmiş. İç mekan
tasarımında kullanılan organik şekiller de etrafındaki yaban hayat ile
uyum içinde.
Orman ve nehrin adeta bir eko kabuk gibi çevrelediği ve doğal peyzajın
içinde morfojenik alanların oluşturuluduğu EcoHotel “Friend House”un
tasarımındaki bütünselliği ve sürdürülebilirlik hassasiyetini kullanılan
yerel malzemelerde ve tüm mobilya detaylarında görmek mümkün.
ECO-FRIENDLY KABİNLER ENDÉMICO HOTEL
Meksika’da Baja California’nın kalbinde tenha bir tepede kayalar
arasında uzanıyor Endémico Hotel. İspanyolca’da ‘endemik’ anlamına gelen
Endemico, Meksika’nın önde gelen şarap bölgelerinden birinde, yalın çöl
ve yemyeşil üzüm bağlarının arasında konumlanmış.
Tasarımını Meksikalı mimarlar “Gracia Studio”nun yaptığı Endémico
Hotel’in çevre dostu kabinleri bölgede yaşayan yerel esnaf içinden
özenle seçilen bir ekip tarafından inşa edilmiş. Endémico Hotel, doğal
peyzaj üzerindeki etkileri en aza indirmek amacıyla çelik ayaklarla
havaya kaldırılan 20 lüks kabinden oluşuyor...
Üst üste bindirilmiş korten çelik panellerle giydirilen kabinlerin dış
duvarları ve eğimli çatısı ise eski görünümlü oluklu panellerle
kaplanmış.
Doğal peyzajının organik güzelliğine duyduğu saygıyı vurgulayan
tasarımıyla dikkat çeken kabinlerin her birinde bir ebeveyn yatak odası
bulunuyor ve her kabin küçük bir ahşap güverteye açılıyor...
BÜYÜK AĞAÇLARIN GÖVDELERİ ARASINDAKİ ECO RESORT
Portekiz’deki Parque de Pedras Salgadas’ın yeni Eco Resort’u etrafını
çevreleyen olağanüstü doğası ile mükemmel bir uyum içinde olan yedi
küçük ev dizisinden oluşuyor.
Parkın içinde ayrılan özel yerlere konumlandırılan tesis, çevresine
uyum sağlaması amacıyla esnek bir yapıda modüler prefabrik sistem olarak
Luís Rebelo de Andrade & Diogo Aguiar tarafından tasarlanmış. Üç
aynı modülün farklı kombinasyonlarından oluşan evlerde yatak odası,
banyo, yaşam alanı ve giriş bölümleri bulunuyor. Büyük ağaçların
gövdeleri arasındaki boş alanlara akıllıca yerleştirilen bu evler doğa
ile farklı morfoloji ve farklı diyaloglar oluşturarak eşsiz, özel ve
görülmeye değer bir ortam yaratıyor...
Evlerin eğimli çatıları parkın sınır hatlarına yapılan müdahaleyi
yeniden tanımlayarak karakterize ederken, tasarımdaki boş köşeler ise
evin yapısal mantığı ile çelişse de evin içinde park illüzyonları
yaratarak yaşayan doğa resimlerini çerçeveliyor...
Yerel inşaat geleneklerine göre kayrak taşı ile kaplanan evlerin
önündeki ahşap çıtalı balkonlar ise mükemmel dinlenme boşlukları
oluşturarak yaşayanları doğa ile bütünleştiriyor...
KIVRIMLI TERASLARIN ORTASINA GİZLENEN BİNALAR... 9 SPA HOTEL
Kayaların tepesinden yokuş aşağı inen önemli bir bölgeye
konumlandırılan 9 Spa Hotel, adından da anlaşılacağı gibi dokuz evden,
kaplıcalar, çamur ve mineral banyolardan oluşan butik bir spa oteli.
Kayaların tepesine doğru uzanan kıvrımlı terasların ortasına gizlenen
binalar tamamen yerel malzemeler ve yapım teknikleri ile inşa edilmiş.
90 köy duvar ustası, bölgedeki marangozlar ve zanaatkarların geleneksek
proje yönetimiyle 9 ayda inşa ettiği proje, ahşap, taş ve hindistan
cevizi yaprakları kombinasyonu olarak tasarlanmış.
Evlerin belirli aralıklarla farklı açılarda yerleştirilerek her ev için
ayrı bir hol oluşturulmasının sebebi; hem dağdan gelen yağmur suyunun
kolayca akmasını sağlamak hem de doğal havalandırma yapmak... Ayrıca
binalara ayrı bir estetik görünüm kazandırmak amacıyla ahşap yapı üstüne
oturtulan çatı 3 tabakadan oluşuyor: Tavana estetik bir görünüm
kazandırmak ve tüm kirişleri birbirine bağlamak amacıyla 20mm
kalınlığındaki ahşap paneller birinci tabakayı oluştururken, su geçirmez
membran ikinci ve 30mm kalınlığındaki hindistan cevizi yaprakları son
tabakayı oluşturuyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE İŞÇİLİK GELENEĞİNE ODAKLANAN TASARIM...
Dünya’nın en büyük ayakkabı şirketlerinden biri olan Ecco’nun özel
gereksinimleri için iddialı bir şekilde inşa ettiği Ecco’s Hotel,
Dissing + Weitling Architecture tasarımı... Ecco vizyonunun doğal bir
parçası olacak şekilde hayata geçirilen Ecco’s Hotel, yenilikçi yeşil
bir proje...
Kendi çalışanları ve yabancı misafirleri için planlanan bu proje 50
otel odası, showroomlar ve deneyimleme odalarından oluşuyor.
Dissing+Weitling, tüm mimari özellikleri ile Ecco’nun temel değerlerini
ifade edecek bir proje tasarladı. Tasarımında sürdürülebilirlik,
küresellik ve işçilik geleneğine odaklanan Dissing+Weitling, malzeme
seçiminde de doğal ürünleri tercih ederek Ecco felsefesini yansıtıyor.
Zeminde kauçuk ve parke, duvarlarda ahşap ve beton kullanılırken otel
odalarındaki aydınlatma elemanları ise Ecco çalışanları tarafından
dikilmiş deri malzemler kaplı. Tasarımda mevcut alan en iyi şekilde
kullanılarak azaltılan yüzey alanı sayesinde ısı kayıplarını minimize
ediyor. Böylece Ecco’s Hotel, jeotermal ısıtma / soğutma ve güneş
enerjisi kullanımı sayesinde de enerji üreten bir PlusEnergy bina olarak
sınıflandırılabiliyor...
DOĞAL VE BİR O KADAR DA ZAMANSIZ OTEL
Amanrüya Bodrum Otel’i Akdeniz çam ormanları ve eski zeytin bahçeleri
ile çevrili... Bölgenin geleneksel mimari ve inşaat yöntemlerinden
esinlenerek inşa edilen otel, nefes kesen manzarası, doğal dekorasyonu,
teras ve avluları ile bir yandan lüks duygusu yaşatırken bir yandan da
bulunduğu köyün samimi ve organik atmosferini yansıtıyor.
Akdeniz ve Osmanlı mimari tasarımını doğal bir çerçevede saygıyla
birleştiren otelin duvarlarında doğal taş, mobilyalarında, pencere ve
kapı sistemlerinde akaju ağacı, zemin kaplamalarında beyaz Türk mermeri
ile iç duvarlarında el oyma taş gibi yerel malzemeler kullanılmış.
Çağdaş görünümüyle doğal ve bir o kadar da zamansız...
KAPADOKYA’YA AÇILAN BÜYÜLEYİCİ BİR KAPI, ARGOS IN CAPPADOCIA
Erciyes ve Hasandağı’nın püskürttüğü lavlar ve küllerden doğan ve
Kapadokya’nın en yüksek yerleşim yerlerinden biri olan Uçhisar, bölgenin
zirvesi, Kapadokya’ya açılan büyüleyici bir kapı... Kapadokya platosuna
hâkim, Başhisar ve Ortahisar’a yukarıdan bakan Uçhisar evleri,
konakları, yer altı tünelleri, kiliseleri, manastırları ve görkemli
Uçhisar Kalesi ile Uçhisar tarihi bir miras...
Argos, adeta Uçhisar köyünün tepesine tünemiş bir otel. Antik
kalıntılar, binlerce yıllık manastır yerleşkesi, buna bağlı mağaralar,
yer altı tünelleri ve tarihi evlerden oluşan kalıntıların titiz
restorasyonuyla hayata geçirilen otel antik ve çağdaş stillerle bir
füzyon olarak tasarlanmış.
Uçhisar Kalesi’nin eteklerinden Güvercinlik Vadisi’ne, uçsuz bucaksız
platolara ve heybetli Erciyes Dağı’na uzanan eşsiz manzarasını her
odada, her konakta bir başka açı ile izlemek mümkün olan otelde taş ve
ahşabın zamansız dokusunu hissediyorsunuz...